Osmanlı Devletinin daimî ücretli ordusu olan kapıkulu ocaklarının, pâdişâhın hizmetine âid olan piyade sınıfına verilen ad.
Osmanlı devlet merkezinde, pâdişâhların şahıslarına bağlı kapıkuludenilen yaya veya atlı maaşlı askerler vardı. Bunlar, eyaletlerdeki topraklı veya tımarlı sipâhî ile diğer eyâlet kuvvetlerinden tamamen ayrı idiler.
Osmanlı Devletinin ilk kuruluş yıllarında sefer zamanında toplanıp, harbin bitmesiyle beraber, işlerine ve memleketine dönen askerler vardı. Devamlı olmayan bu askerlerle, büyük işlerin başarılmasına imkân yoktu. Sultan Orhan Bey, devamlı ve maaşlı bir ordu kurulması hususunda, kardeşi Alâaddîn Bey ile Çandarlı Kara Halilin de bulunduğu bir meşveret meclisi topladı. Meclis, maaşlı bir askerî teşkîlâtın kurulmasını kararlaştırdı. İşte bu askerlerin atsız olanlarına yaya, atlı olanlarına müsellem adı verildi. Savaşabilecek güçlü kuvvetli müslüman-Türk gençlerinden atlı ve yaya olarak biner kişilik birlikler kuruldu. Bunlara savaş zamanında önce birer, daha sonra ikişer akçe gündelik verilmesi kararlaştırıldı. Savaş olmadığı zamanlarda da zirâat yapmak üzere kendilerine toprak tahsis edildi ve vergiden muaf tutuldu. Yaya askerler onar ve yüzer kişilik manga ve bölüklere ayrıldı. Müsellem denilen atlı askerlerden ise, her otuz nefer bir ocak îtibâr olundu.
Osmanlı Devleti Rumeli tarafında genişlemeye başlayınca, daimî bir orduya daha fazla ihtiyâç duyuldu. Savaşta esir alınan askerî şartlara uygun hıristiyan çocukları, İslâm terbiyesiyle yetiştirilerek yeni bir askerî sınıf meydana getirildi. Bu uygulamayı ilk olarak Orhan Gâzinin oğlu şehzâde Süleymân Paşanın başlattığı rivayet edilmektedir. Yine rivayete göre, kuruluşu sırasında Hacı Bektâş-ı Velî hazretlerinin duâsını alan bu ordu, yeniçeri ocağının kurulmasına kadar Osmanlı Devletinin tek ve muntazam ordusu olarak kaldı.
Orhan Beyin vefâtından sonra yerine geçen sultan birinci Murâd Han, Çandarlı Kara Halili yeniçeri ve acemi ocaklarını kurmakla vazifelendirdi. Molla Rüstem Karamânî ile birlikte bu işi başarıyla yürüten Çandarlı Kara Halîl, devlet hazînesi ve devletin mâlî teşkîlâtını da kurup çeşitli düzenlemeler yaptı. Yeniçeri ocağına asker yetiştirecek ilk acemi ocağı Geliboluda kuruldu. İslâm hukukunda, harbde elde edilen esir ve ganimetlerin beşte birinin beytülmâle âid olması hükmüne dayanılarak Pençik yâni beşte bir kânunu çıkarıldı. Bu kânunla, savaşlarda elde edilen her beş esirden biri devlet hesabına ve asker ihtiyâcına göre acemi oğlanı olarak alındı. Daha sonra devşirme kânunu çıkarılarak, pençik oğlanından başka, devşirme ismiyle, Rumeli tarafındaki Osmanlı tebeası olan hıristiyanların çocuklarından da acemi oğlanı alınması kararlaştırıldı. Sonraki yıllarda bu kânun Anadoludaki hıristiyan tebeaya da uygulandı (Bkz. Kapıkulu Ocakları). Tesbit edilen esaslara göre acemi oğlanları yetiştirildi. Acemi ocağında yetiştirilen neferler, yeniçeri ocağına alındı.
Yeniçeri ocağının en büyük kumandanı yeniçeri ağası idi. Yeniçeri ağaları, on altıncı yüzyıl başlarına kadar ocaktan yetişirlerdi. Fakat bir süre sonra bunların yolsuzlukları ve itaatsizlikleri görülünce, saraydan yetişmiş, pâdişâhın tam güvenini kazanmış kimseler yeniçeri ağası tâyin edilmeye başlandı. On sekizinci asırdan itibaren yine ocaktan tâyin edildiler. Yeniçeri ağaları Süleymâniyede devlet malı bir konakta otururlardı. Yeniçeri ağası, ağa kapısında toplanan ve âzası ocağın büyük zabitleri olan ağa dîvânının reîsi idi. Dîvân-ı hümâyûn âzası olmamakla beraber, vezîr rütbesine hâiz olursa, dîvân toplantılarına katılırdı. Pâdişâhın Cuma ve bayram namazları alaylarında da hükümdarı attan indirmek ve bindirmekle vazifeli olup, aynı zamanda İstanbulun en büyük zabıta âmiriydi. Ağalık alâmeti iki tuğ olup bayrağı beyazdı. Yeniçeri ağaları terfî ettirilecekleri, zaman, beylerbeyi ve kapdan paşa olurlardı.
Yeniçeri ağasının muavinine kul kethüdası, kethüda bey veya kahya bey adları verilirdi. Nefer sayısı 400-500 olan, pâdişâhın av köpeklerine bakmakla vazifeli bulunan yeniçeri cemâat ortalarından 64. ortanın kumandanına zağarcı başı denirdi. Sekson denilen ve bâzan ayı avında da kullanılan cenk köpeklerine bakan 71. ortanın kumandanına seksoncuveya samsuncubaşı adı verilirdi. Tazılara bakan, turna kuşları besleyen 68. ortanın kumandanına turnacıbaşı, 14, 49, 66 ve 67. ortaların kumandanlarına haseki ağaları denirdi. Pâdişâhın Cuma namazı alaylarında kıdemlerine göre, ikisi sağında, ikisi solunda pâdişâhın atının yanısıra yürürlerdi. En kıdemlisine başhaseki denirdi. Beşinci bölük ortasının kumandanı ve bütün yeniçeri ocağının çavuşuna başçavuş;bölük ortalarında muayyen olmayan bir ortanın kumandanına muhzir ağadenirdi. Dîvânda yeniçeri ağasına hitaben yazılan fermanlar muhzir ağaya verilirdi. Muhzir ağadan bir rütbe aşağı olup, muayyen olmayan bir ortanın kumandanına, kethüda ağa denirdi. Kethüda bey sefere gittiğinde ona vekâlet ederdi. Yeniçeri ocağına bağlı sanatkârlarla imalâthanelerin de en büyük âmiri idi. 101 cemâat ortasının bütün kumandanlarının en kıdemlisine, yayabaşı ağa denîrdi. Diğerlerine de yayabaşı denirdi. Vazifeleri, ocak beytülmâlciliği, seferde hazîne bekçiliği, zahire tedâriki, kâdılara ve sancak beylerine sefer emirleri götürmek, yaralı nakletmek, kale muhafızlığı yapmaktı. Bunlara subaşı denirdi. Bölük ortaları kumandanlarının en kıdemlisine bölükbaşı ağa, 60, 61, 62 ve 63. cemâat ortaları kumandanlarına da solakbaşı ağaları denirdi. Cemâat ortalarından muayyen olmayan bir ortanın imâmlık yapmaya ehliyetli olan kumandanına ocak imâmı, bu ortaya da imâm ortası denirdi. Beş vakit namazda ağa kapısındaki câmide yeniçeri ağasına imâmlık ederdi. Yeniçeri ocağının künye defterini tutan vazifeliye ocak kâtibi veya yeniçeri efendisi denirdi. Bu ağaların hepsine birden katar ağaları denilirdi, içlerinden biri azledilince veya ölünce, alt derecede bulunanlar derece terfî ederek boşluğu doldururdu.
Yeniçeri ocağı tabur denilebilecek, nefer mevcudu muhtelif zamanlarda değişen yüz doksan altı ortadan meydana gelmişti. İlk zamanlar 60-70 kişiden meydana gelen bir ortanın mevcudu disiplinin bozulduğu devirlerde 2.000 kişiye kadar çıkmıştı. Pâdişâhlar, birinci ortanın defterlerinde birinci nefer olarak kayıtlıydılar. Yeniçeri ocağının yekûn mevcudu Fâtih Sultan Mehmed Han ve Kânûnî Sultan Süleymân Han zamanlarında 10.000-12.000, sultan üçüncü Mehmed Han zamanında 45.000, bir ara tekrar azaltıldıktan sonra, sultan üçüncü Selim Han zamanında 110.000, sultan İkinci Mahmûd Han zamanında da 140.000 olmuştu.
Osmanlı devlet merkezinde, pâdişâhların şahıslarına bağlı kapıkuludenilen yaya veya atlı maaşlı askerler vardı. Bunlar, eyaletlerdeki topraklı veya tımarlı sipâhî ile diğer eyâlet kuvvetlerinden tamamen ayrı idiler.
Osmanlı Devletinin ilk kuruluş yıllarında sefer zamanında toplanıp, harbin bitmesiyle beraber, işlerine ve memleketine dönen askerler vardı. Devamlı olmayan bu askerlerle, büyük işlerin başarılmasına imkân yoktu. Sultan Orhan Bey, devamlı ve maaşlı bir ordu kurulması hususunda, kardeşi Alâaddîn Bey ile Çandarlı Kara Halilin de bulunduğu bir meşveret meclisi topladı. Meclis, maaşlı bir askerî teşkîlâtın kurulmasını kararlaştırdı. İşte bu askerlerin atsız olanlarına yaya, atlı olanlarına müsellem adı verildi. Savaşabilecek güçlü kuvvetli müslüman-Türk gençlerinden atlı ve yaya olarak biner kişilik birlikler kuruldu. Bunlara savaş zamanında önce birer, daha sonra ikişer akçe gündelik verilmesi kararlaştırıldı. Savaş olmadığı zamanlarda da zirâat yapmak üzere kendilerine toprak tahsis edildi ve vergiden muaf tutuldu. Yaya askerler onar ve yüzer kişilik manga ve bölüklere ayrıldı. Müsellem denilen atlı askerlerden ise, her otuz nefer bir ocak îtibâr olundu.
Osmanlı Devleti Rumeli tarafında genişlemeye başlayınca, daimî bir orduya daha fazla ihtiyâç duyuldu. Savaşta esir alınan askerî şartlara uygun hıristiyan çocukları, İslâm terbiyesiyle yetiştirilerek yeni bir askerî sınıf meydana getirildi. Bu uygulamayı ilk olarak Orhan Gâzinin oğlu şehzâde Süleymân Paşanın başlattığı rivayet edilmektedir. Yine rivayete göre, kuruluşu sırasında Hacı Bektâş-ı Velî hazretlerinin duâsını alan bu ordu, yeniçeri ocağının kurulmasına kadar Osmanlı Devletinin tek ve muntazam ordusu olarak kaldı.
Orhan Beyin vefâtından sonra yerine geçen sultan birinci Murâd Han, Çandarlı Kara Halili yeniçeri ve acemi ocaklarını kurmakla vazifelendirdi. Molla Rüstem Karamânî ile birlikte bu işi başarıyla yürüten Çandarlı Kara Halîl, devlet hazînesi ve devletin mâlî teşkîlâtını da kurup çeşitli düzenlemeler yaptı. Yeniçeri ocağına asker yetiştirecek ilk acemi ocağı Geliboluda kuruldu. İslâm hukukunda, harbde elde edilen esir ve ganimetlerin beşte birinin beytülmâle âid olması hükmüne dayanılarak Pençik yâni beşte bir kânunu çıkarıldı. Bu kânunla, savaşlarda elde edilen her beş esirden biri devlet hesabına ve asker ihtiyâcına göre acemi oğlanı olarak alındı. Daha sonra devşirme kânunu çıkarılarak, pençik oğlanından başka, devşirme ismiyle, Rumeli tarafındaki Osmanlı tebeası olan hıristiyanların çocuklarından da acemi oğlanı alınması kararlaştırıldı. Sonraki yıllarda bu kânun Anadoludaki hıristiyan tebeaya da uygulandı (Bkz. Kapıkulu Ocakları). Tesbit edilen esaslara göre acemi oğlanları yetiştirildi. Acemi ocağında yetiştirilen neferler, yeniçeri ocağına alındı.
Yeniçeri ocağının en büyük kumandanı yeniçeri ağası idi. Yeniçeri ağaları, on altıncı yüzyıl başlarına kadar ocaktan yetişirlerdi. Fakat bir süre sonra bunların yolsuzlukları ve itaatsizlikleri görülünce, saraydan yetişmiş, pâdişâhın tam güvenini kazanmış kimseler yeniçeri ağası tâyin edilmeye başlandı. On sekizinci asırdan itibaren yine ocaktan tâyin edildiler. Yeniçeri ağaları Süleymâniyede devlet malı bir konakta otururlardı. Yeniçeri ağası, ağa kapısında toplanan ve âzası ocağın büyük zabitleri olan ağa dîvânının reîsi idi. Dîvân-ı hümâyûn âzası olmamakla beraber, vezîr rütbesine hâiz olursa, dîvân toplantılarına katılırdı. Pâdişâhın Cuma ve bayram namazları alaylarında da hükümdarı attan indirmek ve bindirmekle vazifeli olup, aynı zamanda İstanbulun en büyük zabıta âmiriydi. Ağalık alâmeti iki tuğ olup bayrağı beyazdı. Yeniçeri ağaları terfî ettirilecekleri, zaman, beylerbeyi ve kapdan paşa olurlardı.
Yeniçeri ağasının muavinine kul kethüdası, kethüda bey veya kahya bey adları verilirdi. Nefer sayısı 400-500 olan, pâdişâhın av köpeklerine bakmakla vazifeli bulunan yeniçeri cemâat ortalarından 64. ortanın kumandanına zağarcı başı denirdi. Sekson denilen ve bâzan ayı avında da kullanılan cenk köpeklerine bakan 71. ortanın kumandanına seksoncuveya samsuncubaşı adı verilirdi. Tazılara bakan, turna kuşları besleyen 68. ortanın kumandanına turnacıbaşı, 14, 49, 66 ve 67. ortaların kumandanlarına haseki ağaları denirdi. Pâdişâhın Cuma namazı alaylarında kıdemlerine göre, ikisi sağında, ikisi solunda pâdişâhın atının yanısıra yürürlerdi. En kıdemlisine başhaseki denirdi. Beşinci bölük ortasının kumandanı ve bütün yeniçeri ocağının çavuşuna başçavuş;bölük ortalarında muayyen olmayan bir ortanın kumandanına muhzir ağadenirdi. Dîvânda yeniçeri ağasına hitaben yazılan fermanlar muhzir ağaya verilirdi. Muhzir ağadan bir rütbe aşağı olup, muayyen olmayan bir ortanın kumandanına, kethüda ağa denirdi. Kethüda bey sefere gittiğinde ona vekâlet ederdi. Yeniçeri ocağına bağlı sanatkârlarla imalâthanelerin de en büyük âmiri idi. 101 cemâat ortasının bütün kumandanlarının en kıdemlisine, yayabaşı ağa denîrdi. Diğerlerine de yayabaşı denirdi. Vazifeleri, ocak beytülmâlciliği, seferde hazîne bekçiliği, zahire tedâriki, kâdılara ve sancak beylerine sefer emirleri götürmek, yaralı nakletmek, kale muhafızlığı yapmaktı. Bunlara subaşı denirdi. Bölük ortaları kumandanlarının en kıdemlisine bölükbaşı ağa, 60, 61, 62 ve 63. cemâat ortaları kumandanlarına da solakbaşı ağaları denirdi. Cemâat ortalarından muayyen olmayan bir ortanın imâmlık yapmaya ehliyetli olan kumandanına ocak imâmı, bu ortaya da imâm ortası denirdi. Beş vakit namazda ağa kapısındaki câmide yeniçeri ağasına imâmlık ederdi. Yeniçeri ocağının künye defterini tutan vazifeliye ocak kâtibi veya yeniçeri efendisi denirdi. Bu ağaların hepsine birden katar ağaları denilirdi, içlerinden biri azledilince veya ölünce, alt derecede bulunanlar derece terfî ederek boşluğu doldururdu.
Yeniçeri ocağı tabur denilebilecek, nefer mevcudu muhtelif zamanlarda değişen yüz doksan altı ortadan meydana gelmişti. İlk zamanlar 60-70 kişiden meydana gelen bir ortanın mevcudu disiplinin bozulduğu devirlerde 2.000 kişiye kadar çıkmıştı. Pâdişâhlar, birinci ortanın defterlerinde birinci nefer olarak kayıtlıydılar. Yeniçeri ocağının yekûn mevcudu Fâtih Sultan Mehmed Han ve Kânûnî Sultan Süleymân Han zamanlarında 10.000-12.000, sultan üçüncü Mehmed Han zamanında 45.000, bir ara tekrar azaltıldıktan sonra, sultan üçüncü Selim Han zamanında 110.000, sultan İkinci Mahmûd Han zamanında da 140.000 olmuştu.