Yolcu Namazı-2
Sefer halinde bulunan bir kimse, tabi bulundu u şahsın niyetini, nereye kadar gidece ini bilmedi i ve sorusuna da cevab alamadı ı takdirde, üç günlük mesafeye gidinceye kadar namazlarını tam kılar; ondan sonra kısaltmaya (kasra) başlar. Düşman eline esir düşen bir müslüman hakkında da hüküm böyledir. Herhangi bir sebebden dolayı soru sorulamaması da soruya cevab alınamaması gibidir.
Dar-ı harbde (düşman yurdu içinde) askerin ikamete niyeti sahih de ildir. Fakat güvenlik teminatı ile böyle bir bölgede bulunan müslümanların orada ikamete (onbeş günden fazla durmaya) niyet etmeleri sahihdir.
En büyük idareci de, sefer konusunda di er insanlar gibidir. Buna göre bir idareci, sefer müddeti olan bir yolculu a niyet etmeksizin memleketi dahilinde dolaşıp dursa, namazlarını tam kılar. Fakat sefer müddeti olan bir yere gitmeyi niyet edip dolaşırsa, namazlarını kısaltır. Sahih olan budur. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ve onun dört halifesi, Medine'den Mekke'ye gidince dört rekatlı farz namazları ikişer rekat olarak kılarlardı.
Namaz vakti devam ettikçe, misafirlik ve ikamet bakımından, namazın vasfı de işebilir; vakit çıkınca da, vasıf kararlaşmış olur. Bunlarda vaktin sonu, yani "Allahü Ekber" diyebilecek bir zamanın kalmamış olması muteberdir. Buna göre bir misafirin namazı, vakit henüz tamamen çıkmadan vatanına dönmesi ile veya bir yerde onbeş gün ikamete niyet etmesi ile namazı iki rekattan dört rekata döner. Fakat namazını henüz kılmadan vakit çıkıp da, ondan sonra vatanına dönse veya bir yerde onbeş gün ikamete niyet edecek olsa, artık bu namazı iki rekat olarak kaza eder, dört rekat olarak kaza etmez. Çünkü vaktin çıkması ile, namazın vasfı (misafir namazı olması) kararlaşmış olur.
Yolculuk halinde bulunan bir kadın haiz iken, gidece i yere üç günden az bir mesafe kaldı ı esnada temizlenecek olursa, namazlarını tam olarak kılar.
Mukimin kazaya kalan namazları sefere çıkması ile, misafirin de kazaya kalan namazları ikamete niyet etmesi ile de işmez. Onun için ikamet halinde olan bir kimse, sefer halinde kazaya kalmış olan namazlarını ikişer rekat kılaca ı gibi, sefer halinde bulunan kimse de, ikamet zamanında kazaya kalmış namazlarını dörder rekat olarak kılar.
Mukim misafire, misafir de vakit içinde mukime uyabilir. Şöyle ki: Bir mukimin vakit içinde olsun olmasın, misafire uyması sahihdir. Misafir iki rekati kıldıktan sonra selam verince, mukim kalkar ve kıraat yapmaksızın namazını tamamlar. Yanılsa da, bundan dolayı sehiv secdesi yapmaz. Çünkü bu mukim bir lâhık demektir. Lâhık bahsine bakılsın!
İmam olan misafirin, namazdan önce veya namazdan sonra cemaata dönerek: "siz namazınızı tamamlayın, ben misafirim," demesi müstahabdır:
Misafire gelince: Bu da ancak vakit içinde mukime uyabilir. Bu halde dört rekatlı bir farz namazını mukim gibi tam olarak kılar, İmama vakit içinde uymakla farz namazı iki rekattan dört rekata dönmüş olur. Fakat vaktin dışında, yani kendisi misafir iken kazaya kalmış dört rekatlı bir namazında mukime uyması sahih olmaz. Çünkü böyle kazaya kalmış namazı, evvelki iki rekat olarak kararlaşmıştır.
Misafir ile mukim, dört rekatlı bir namazı kazaya bırakmış olsalar, bu namazda misafir mukime uyamaz. Çünkü bu namaz, misafir için iki rekat olarak kararlaşmıştır. Onun için birinci oturuş misafir için farz oldu u halde, mukim için farz de ildir, vacibdir. O halde farz namaz kılan, nafile namaz kılana uymuş olur ki, bu caiz de ildir.
Misafir vakit içinde mukime uymuş iken namazı bozulsa bunu yine iki rekat olarak kılar. Çünkü onun imama uyması bozulmuştur.
Yolculuk veya ya mur sebebi ile iki vakit namazı bir vakitte kılmak caiz de ildir. Yalnız hac mevsiminde Arafat'da ö le ile ikindi namazlarını ö le vaktinde ve akşam ile yatsı namazlarını Müzdelife'de yatsı vaktinde bir arada cemaatla kılmak caizdir. (Hac bahsine bakılsın!)
(Üç imama göre, bir özür sebebi ile, ö le ile ikindi veya akşam ile yatsı namazlarını öne almak veya geciktirmek suretiyle bir vakitte toplamak caizdir. Ö le namazı ile ikindi namazı ö le vaktinde kılınabilece i gibi, ikindi vaktinde de kılınabilir.)
Sefer hükümlerinin uygulanması hususunda, yolculu un meşru olup olmaması arasında fark yoktur. Bunun için efendisinden kaçmış bir köle veya haksız yere kocasından kaçmış bir kadın sefer müddeti yola çıkınca namazını iki rekat kılar ve isterse orucunu da sonraya bırakabilir.
(Üç İmama göre, böyle yolcular, misafirler hakkındaki kolaylıklardan yararlanamazlar. Onlar bu ihsana ehil de illerdir.)
Yolculu un Sona Erip Ermemesi
Asıl vatana dönmekle yolculuk hali sona erer. Orada ikamete niyet edilmesi gerekmez. İkamet vatanı böyle de ildir, orada (en az onbeş gün) oturmaya niyet lazımdır.
Bir insanın do up büyüdü ü veya evlenip içinde yaşamak istedi i veya içinde barınmayı kasdedip başka bir yere yerleşmek için gitmek istemedi i yer, onun "asıl vatanı"dır!. Bir kimsenin böyle do du u, evlendi i, içinde yerleşmeye karar verdi i yer olmayıp yalnız içinde en az onbeş gün kalmak istedi i yer de, onun için bir "İkamet Vatanı"dır. Yeter ki o yer, böyle oturmaya uygun olsun.
Bir misafir için, onbeş günden az oturmak istedi i yerde onun "Sükna Vatanıdır". Buna itibar edilmez. Bununla vatan-ı aslî de de işmez, vatan-ı ikamet de de işmez. Burada yolculuk hükümleri uygulanır.
Asıl vatan, kendi misli ile bozulur, ikamet vatanı ile bozulmaz. Şöyle ki: Bir kimse içinde do up büyüdü ü veya evlendi i yeri terk edip başka bir beldeye yerleşse, artık önceki vatanı, asıl olmaktan çıkar. Sonradan orada olsa, onbeş gün oturmaya niyet etmedikçe, farz namazlarını dörder rekat kılması gerekmez. Fakat asıl vatanından geçici olarak çıkıp başka bir yeri ikamet vatanı edindikten sonra asıl vatanına dönse, niyete muhtaç olmaksızın mukim olur, namazlarını tam olarak kılması gerekir.
İkamet vatanı, asıl vatanla ve di er bir ikamet vatanı ile ve sırf yola çıkmakla bozulur, aralarında sefer mesafesi bulunması şart de ildir. Örnek: Bir kimse yolculu u sırasında bir beldede bir ay kalmaya niyet edip bu kadar durduktan sonra tekrar yola çıksa veya di er bir beldeye gidip orada en az onbeş gün oturmaya niyet etse, artık evvelki belde ikamet vatanı olmaktan çıkmış olur. Oraya tekrar dönmekle mukim olmaz. Orada mukim olabilmesi için tekrar en az on beş gün oturmaya niyet etmesi gerekir. Fakat ikamet vatanından ikamet müddeti içinde geçici bir iş için sefer müddetinden az bir kaç saatlik yola gidip dönmekle ikamet vatanı bozulmaz.
Vatanından çıkıp en az üç günlük uzaklıkta olan bir köye gitmek isteyen kimse, daha oraya gitmeden yolda bir beldede onbeş gün oturmaya niyet etse, bir görüşe göre burası bir ikamet vatanı olur. Di er bir görüşe göre ise, olmaz.
Vatanından sefer niyeti ile ayrılıp henüz üç günlük bir mesafe almadan vatanına dönmek iste inde bulunan bir yolcu, dönüp daha vatanına gitmeden önce, geriye dönüşü ile namazlarını tam olarak kılmaya başlar. Çünkü böyle bir yolculu u bozmakla yolculuk bırakılmış olur.
Bir misafir, içinde oturmak istemedi i bir beldede evlenecek olsa, bir görüşe göre mukim sayılır, di er bir görüşe göre mukim sayılmaz. Tercih edilen görüş de budur.
İki beldede birer zevcesi olan kimse, bunlardan herhangisinin yanına giderse mukim sayılır. Fakat bunlardan biri vefat eder de, bulundu u beldede kendisine ev, ba ve bahçe gibi şeyler kalacak olsa, oraya gitmekle mukim sayılmaz. Fakat di er bir görüşe göre, orası yine onun vatanı sayılaca ından mukim olmuş olur.
(Malikilere göre, bir yolcu gitti i yerde tam dört gün oturmaya niyet edip kendisine yirmi vakit namaz farz olacak bir durum olsa, mukim sayılır. Namazlarını kısaltamaz. Bu müddete, o yere fecrin do uşundan sonra girdi i gün ile oradan çıkaca ı gün dahil de ildir.
İmam Şafiî'ye göre, bir yerde, girip çıkma günlerinden başka, tam dört gün oturmaya niyet edilmesi, ikamet sayılır, namazlar orada kasredilmez (kısaltılmaz).
Hanbelilere göre de, bir yerde, oturmaya elverişli olmasa dahi, oturmaya niyet eden veya yirmi namazdan fazla farz bulunacak bir zaman durmaya niyet eden kimse mukim sayılır; namazlarını kısaltamaz.)